26 Mayıs 2009 Salı

Kimya-ı Saadet ve gerçek keder

Yoğun olmayan ama yorucu,bol sigaralı bir günün ardından,alışverişe çıkmalı mı
yoksa gerek yok mu düşünceleri içerisinde yüzüyorum...Elde okunması gereken bolca kitap var,dışarı çıkılsa kitap alınamayacak kadar fazla...Bir yanımda ise gazali'nin Kimya-ı Saadeti duruyor,nede güzel ismi var bu kitabın...Acaba hakkaten saadet denilen kavramın içine kimya sokulur mu?Yada sokulsa ne olur,saadet olurmu diye düşünüyorum.Nede olsa her depresif durumun kimyasal maddelerin azalmasından (nörotransmitter) meydana geldiğini bilecek eğitime sahibim,ve bu durumu düzeltecek ilaçlarının neler olduğunu da biliyorum,ama ilaçsız saadet gerekli bana,naturel olmalı,dışarıdan müdahale edilmeden,kendimi iyileştirmeliyim...

İnsanın karnı aç iken,yemek yemeyi istemediği,eğer yerse kederine hakaret olacağı,komik bir şeye gülmediği,eğer gülerse sevdiğini unutacağını hissine kapılınan bir andayım...Yaşamalıyım çünkü en derin duygumu,gözümün açık olduğu zaman diliminde...Ölümün kardeşi her gece gelirken gece 02.00'den sonra ve dalarken en sıkıntı verici uykulara,daha derinden ve burdan olmayan garip hisler unutturuyor bana,onu...Ve sabah;uyku aleminin garip hislerinden kurtulunup,ruhun tekrar bahşedilmesi ile başlıyor, o ve diğerleri...

Adı günlük olan ve internet adı verilen bir mahluka dökerken içimi,günü gününe yazamayacağımı da çok iyi biliyorum...Nede olsa can çekişiyor 10 yıllık İ. şehrinde ki yaşam günleri,yolculuk başladı başlayacak B. şehrine ama tüm tanıdıklar E. şehrinde,zaman mı yolculuk yoksa yolculuk mu zaman veya şehirler mi hayat,bilmiyorum,bilemiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder